28 Aralık 2016 Çarşamba

TARİH KOKAN BELDE: FOÇA...

Foça; yeni ve eski olmak üzere iki bölgeden oluşuyor. Eski Foça; tarihi taş evleri ve Arnavut kaldırımlı sokakları ile adeta tarih kokuyor. Yeni Foça ise daha çok betonarme yapılardan oluştuğu için doğal mimarisinden eser kalmamış ve şehirleşmeye yüz tutmuş bir bölge. Bu yazımda sizlere Eski Foça’yı tanıtmak ve bu sevimli belde ile ilgili izlenimlerimi aktarmak istedim. İzmir’in 64 km kuzeyinde yer alan Foça yaz aylarında tatilcilerin uğrak yeri olmakla birlikte, tarihi ve doğal güzellikleri nedeniyle özellikle İzmir halkı tarafından hafta sonları da sıkça ziyaret edilen bir beldedir.


Foça'nın tarihi M.Ö 11.yy’a kadar uzanıyor. Bu bölge İyonya’nın en önemli merkezlerinden biriymiş. Foça ismini eski zamanlardan beri bu bölgede yaşayan foklardan almış. Asıl adı olan Phokaia sözcüğü dilden dile dolaşarak Foça halini almıştır. Bölgede yaşayan ve sayıları giderek azalan Akdeniz Fokları, kentte her yıl yaz aylarında düzenlenen festivallerin de önemli bir sembolü haline gelmiştir. Soyları tükenmekte olan bu fokları korumak amacıyla devlet bünyesinde üniversite araştırma merkezleri kurulmuştur.




Foça mavi denizi ve eşsiz doğal güzellikleriyle birçok mitolojik hikayeye konu olmuştur. Foça ile özdeşleşmiş olan Siren Kayalıklarından Homeros Destanında söz edilmektedir. Yunan Mitolojisinde Sirenler, kayalık ve boş adalarda yaşadıklarına inanılan deniz yaratıklarmış. Geniş kanatları olan kuş şeklinde bir vücuda ve kadın başına sahiplermiş. Sürekli olarak bir şarkı mırıldanırlarmış. Buralardan geçmekte olan denizciler sirenlerin söylediği şarkılardan büyülenerek gemilerini bilinçsizce kayalara doğru sürmekte ve gemileri parçalanınca denizciler sirenlere yem olmaktaymış. Başka bir efsaneye göre denizcilerin dikkatini dağıtan canlılar aslında sirenler değil, bu bölgenin belki de en eski sahipleri olan foklarmış ve denizciler kayalıklarda uzanan fokları kadın silüetine benzetirlermiş.


Foçanın en önemli tarihi eserlerinden birisi sur kapılar. Burası Foça kent duvarları olarak da anılıyor. Osmanlı dönemine ait fatih camii’si de önemli tarihi yapılardandır.
Eski foça ile yeni foça arasında kalan bölgede yer alan tarihi yel değirmenleri görülmeğe değer tarihi yapılardır. Ayrıca Pers Anıt Mezarı’da Foça bölgesinde yer almaktadır.


Bana göre Eski Foça denilince ilk akla gelen nokta Küçük Liman. Hilali andıran yarım daire şeklindeki bu doğal liman küçük balıkçı teknelerinin yan yana demirlendiği bir yer. Etrafı balık restoranları ve cafe-bar tarzı mekanlarla çevrelenmiş. Balık restoranlarında her zaman taze ve günlük balık bulmanız mümkün. Bu bölgede sahil boyunca ikişer katlı eski Rum evlerini göreceksiniz. Bu taş evlerin bakımları özenle yapılarak restore edilmiş. Doğal mimarisi korunmuş bu yapılardan bazıları butik otel olarak hizmet vermekte.



Foça mavi bayraklı plajlarıyla yaz aylarında sıkça tercih edilen tatil beldelerinden biridir. Foça’da denize girmek isteyenler için Foça merkezde bulunan Karakum plajı ve Küçük Hanedan Oteli plajını önerebilirim. Foça Devlet Hastanesine yakın konumdaki İsmetpaşa Halk Plajı Foça’da denize girilebilecek yerlerdendir. Foça Köy hizmetleri kampı güneyindeki Mersinaki Halk plajı 500 kişiye kadar hizmet verebilmektedir. Wodoo beach ise daha çok genç kesime hitap eden mavi bayraklı bir plajdır.


Son olarak Foça’dan günbatımını izlemeden ayrılmamanızı tavsiye ediyorum. Foça tarih kokan sokakları ve mis gibi deniziyle sizin de kalbinizi fethedecek. <3

 
                                                                                        ASLIHAN ŞAHİN

26 Aralık 2016 Pazartesi

VAR MI BODRUM GİBİSİ?

‘Yokuş başına geldiğinde Bodrum’u göreceksin, Sanma ki sen geldiğin gibi gideceksin. Senden öncekiler de böyleydiler. Akıllarını hep Bodrum’da bırakıp gittiler…’ demiş Halikarnas Balıkçısı Cevat Şakir Kabaağaçlı ne de güzel söylemiş. Bu yazımda size kısa bir Bodrum tatili nasıl yapılır onu anlatmak istedim.



İlk olarak size konakladığım yerden bahsetmek istiyorum. Ben Bodrum merkezde küçük bir aile işletmesi olan pansiyonda konakladım ve geceliğine kişi başı 50 TL ödedim. İnanın Bodrum için bu fiyat çok iyi.

Konaklama işini de hallettiğimize göre denize gitmek için size Akyarlar’ı öneririm fakat ulaşım biraz sıkıntı Bodrumda. Minibüs fiyatları ise çok pahalı Akyarlar’a gidiş fiyatı 4 veya 5 TL civarında. Taksi seçeneği de var tabi ki de ama şöyle bir gerçekte var Bodrum Türkiye’nin en pahalı taksi tarifesini kullanmakta efendim yani çok ihtiyacınız olmadıkça kullanmanızı önermem. Başka bir seçenek ise size önerebileceğim yine Bodrum merkezde çarşı içinde bulunan Eskici Beach Bar. Giriş parası vermeden sadece yediğinizi ve içtiğiniz ödüyorsunuz. Fiyatları ise diğer Bodrumdaki beachlere göre çok uygun. Biz hizmetten de çok memnun kaldık ve çalışanlarda çok samimiydi.




Deniz faslını kapattıktan sonra duşumuzu alıp üstümüzü giyinip kendimizi hemen dışarı attık. Yemek için Yalıvakta ki Tersane Restoranı tercik ettik. Denize sıfır bir balıkçı restoranı ve atmosfer gerçekten harika. Fiyatları biraz tuzlu ama emin olun lezzeti buna değiyor.

                          

İkinci gün deniz için bizim tercihimiz yine aynı yer yani Eskici Beach Bar oldu. Öğleden sonra tüm vaktimizi burada geçirdikten sonra yine otele dönüp giyinip kuşanıp kendimizi sokağa attık. Yemeğimizi Bodrum sahil kenarında yedikten sonra biraz dinlenmek için deniz kenarında oturup kahve içip Bodrumun eşsiz manzarasını izledik. Gece yarısından önce yine otele dönüp en güzel kıyafetlerimizi giyip geceye hazırlandık çünkü gece daha yeni başlıyordu. Bodrum’un meşhur gece klubü olan Halikarnas Club’a eğlenmeye gittik. Girişte 50 TL ücret ödedik ve alkol dahil değildi biraz bize pahalı geldi. İçerde de alkol fiyatları çok pahalıydı ama yinede Bodrumun tartışmasız en güzel eğlence yeri yani haliyle hak ediyor her şeyi.                       

Bodrum da sadece çok kısa 2 gün geçirdim ama bu hayatımın en güzel iki günüydü. Eğer unutulamayacak anılar yaşamak istiyorsanız size zevkle Bodrumu öneririm efenim. Saygılar…

DENİZ TAMA

25 Aralık 2016 Pazar

TÜM ZAMANLARIN GÜZEL ŞEHRİ BURSA 2

    

Bursa o kadar  gez gez bitmeyecek bir şehir ki yazımı iki parçaya böldüğümü önceki metinde belirtmiştim. İlk yazımın konusu Bursa’nın doğal güzellikleriydi. Şimdi sıra geldi tarihi güzellikleri anlatmaya. 


ULUCAMİ

Öncelikle Bursa’ya gelipte kimsenin uğramadan gitmediği, çevresinde dahi gezildiğinde huzuru koklayabileceğiniz Ulucami’den bahsedelim. Bursa’nın merkezinde bulunan ve simge haline gelmiş bir yapıdır Ulucami…Bahçesinde bulunan büyük, yaşlı ağaçlar ve heybetli görüntüsü ile Ulucami fark etmeden sizin kaybolmanızı sağlayacaktır. İçeriye girdiğinizde herhangi bir dini ibadet yapmaksızın oturup o havayı solumanız sizi uçsuz bucaksız bir huzura götürecektir. Duvarlarında bulunan çinileri geleneksel tarihimize ışık tutuyor. Camiye girildiğinde en dikkat çeken ise 3 fıskiyeli çeşme oluyor. Diğer camilere oranla oldukça büyüktür, sesine kapılıp başka yerlere gitmemek elde değil. Çeşmenin oldukça ilginç hikayesi de var. Okumak isteyenler için linki şöyle bırakıyorum :  http://sehirmedya.com/yazarlar/nedir-bu-sadirvanin-gercek-hikayesi/ Ulucami’den çıktıktan sonra elbette ki yapılacaklar bitmiyor. Tarihi ve meşhur şadırvana karşı çayınızı Bursa’ya has tahinli pide ile afiyetle yemeden oradan ayrılmamalısınız.






  KOZAHAN

Ulucami’den çıktınız, tahinli pidenizi yediniz hemen ileride  Osmanlı Devleti’nin bize bıraktığı o güzel Kozahan’a geçiyoruz. Bir çok küçük dükkanın yan yana sıralanmasından oluşan hem tarih hem sanat hem ticaretin bir arada bulunduğu muazzam bir ortam. İpek Böceğinin en güzel hali örtüler, şallar, organik elbiseler, gömlekler… Hem kendiniz hem sevdikleriniz için uygun fiyatlarla hediyelikler alıp gönülleri hoş edebilirsiniz. Buraya geldiğinizde hanın içinde bulunan cafelerde de muhakkak oturmanızı öneririm. Mevsime göre içecekler değişiyor.Kış mevsiminde doğal sıcacık tarçınlı sahlep, yazın ise buz gibi ev yapımı limonata içiniz derim.






CUMALIKIZIK

    

Cumalıkızık Uludağ’ın eteklerinde bulunan, UNESCO tarafından Dünya Mirası olarak tescil edilmiş kesinlikle gezilip görülmesi gereken tarihi bir köydür. Köyün tarihi havası çok güzel bir şekilde korunmuştur. Osmanlı İmparatorluğu’nda bir köyde yaşamak nasıl merak ediyorsanız, burayı takviminize ekleyin derimTaş döşemeli dar sokaklar boyunca uzanan mor, mavi ya da sarı renklere boyanmış, kerpiç, tahta ve taş karışımı evleri gördüğünüzde hayret içinde  merağınızda biraz artmış bir şekilde köyü gezmeye devam edeceksinizdir. Yerli yabancı turistler buraya adeta akın ediyorlar, fakat buna rağmen köy insanı kendinden hiçbir şey değiştirmemiş. Restorana çevirdikleri evlerinde şalvarlarıyla hizmet verip, bahçelerinde meyve ve sebze yetiştirip satıyorlar. Cumalıkızık’ta yapılması gereken şeylerden biri köye özgü kahvaltısı ve bu kahvaltıda lütfen gözlemeyi es geçmeyin. Fotoğrafçılığa ,mimariye, Osmanlı tarihine meraklı olanların büyük keyif alacağı bir yer. Gitmişken meşhur Bursa kestanesi almayı unutmayınız :)








YEŞİL TÜRBE VE YEŞİL CAMİ


Yeşil Cami’de Bursa’nın olmazsa olmazlarından. Osmanlı mimarisinin günümüzdeki en iyi örneklerinden biri ve aslında asıl olayı çini kaplamalarıdır. Yeşil Cami Bursa’da o kadar sevilen ve dikkat çeken bir eser ki sahip olduğu yeşil rengi sonralarda bulunduğu semtin adı haline gelmiş. Hala ibadethane fonksiyonuda devam ediyor. Bursa içinde ki sembolik eserlerden birtanesi de  Yeşil Türbe ve Yeşil Cami ile karşılıklıdır. Türbe Bursa’nın her yerinden görünüyor, bu yüzden imza eserlerden biri diyebilirim.Osmanlı mimarisiyle yapılan yapılar arasında tüm duvarı çiniyle kaplı olan tek türbe olduğu söyleniyor.








                                 MURADİYE KÜLLİYESİ



Bildiğiniz üzere külliye de İslam mimarisinin simge oluşumlarından biri.Bunun için, merkezde cami ve onun çevresinde hamam, medrese, aşevi, kervansaray, çarşı gibi yapıların yer aldığı zamanının her şeyi içine alan dev kompleks yapıları da diyebiliriz.Muradiye Külliyesi de bulunduğu semte ismini veren yapılardan biri. 2.Murad 1425 yılında Bursa'da yapım emrini vermiş ve bir sene sonra tamamlanmış.İçinde medreseden hamama bir sürü oluşum var. Bu külliyenin Osmanlı dönemindeki padişah veya ailelerinin Bursa'da yaptırdığı son külliye olduğu biliniyor.








EMİR SULTAN CAMİ



Bursa’nın başka bir önemli yapısı Yıldırım İlçesi’nde olan Emir Sultan Cami . Yıldırım Bayezid’in kızı eşi adına yaptırmış. Camiinin yapımı 14 yy. da tamamlanmış ve hala etkin şekilde kullanılıyor. Bu eserde de Osmanlı döneminin en önemli sanatlarından çiniye rastlayabilirsiniz. Eskiden Bursa’daki düğün ve sünnetlerden önce bu Emir Sultan Cami’ye uğranıp dua etme geleneği olsa da günümüzde böyle bir adet kalmamış. Camii yıllar boyunca yıkılıp yeniden yapılma, renovasyon gibi birçok değişime uğrasa da orijinal halinden çok da değişmeden korunabilmiş. Emir Sultan Camii ve Külliye semte de adını vermiş.















                                   IRGANDI KÖPRÜSÜ


Irgandı Köprüsü illa ki kulağınıza çalınmıştır, Bursa’ya gidince görülmesi gerekenlerin başında gelir hep. Yıldırım bölgesindeki bu eski çarşılı köprü, 1442 tarihli. Her ne kadar Büyük Bursa Depremi geçirmiş ve Kurtuluş Savaşı’nda bombalanmış olsa da ayakta kalmayı başarabilmiş. Bu tarihi köprünün asıl olayı köprü üstünde çarşının bulunması. Köprü bildiğiniz köprüden farksız, ama dünyada çarşısı olan sayılı köprülerden olunca ün yapmış tabi. Gittiğinizde köprü üstündeki dükkanlarda Bursa’lı sanatkarların el emeği göz nuru eserlerine ve işçiliklerine göz atın deriz. Aklınızda olsun köprüdeki dükkanlar Pazartesileri kapalı. Pazar günleri de bazıları kapalı. Irgandı Köprüsü sonrası durağınız da Mahfel’de salep olsun.



                                            TOPHANE

Aslında bu Tophane Parkı’nda bulunan 6 katlı, 65 metre uzunluğundaki saat kulesi, Sultan Abdülaziz döneminden kalma ama 1900’lü yılları göremeden nedeni bilinmeyen bir şekilde yıkılmış. Sonrasında 1904 – 1905 tarihleri arasında yeniden yaptırılarak, I. Abdülhamit’in tahta çıkışı şerefine yeniden hizmete açılmış. Bugün Tophane bölgesi Bursa’nın en turistik yerlerinden. Saat Kulesi de semtin demirbaşı. Aynı park içinde Osman ve Orhan Gazi türbeleri de var.



 İNKAYA ÇINARI
İnkaya Çınarı Türkiye’nin anıt ağaçları arasında en meşhurlardan. 35 metre uzunluğunda 3 metre çağında kelimenin tam anlamıyla bir dev. Kendisi 600 yaşında. İnsan böylesine ulu bir canlının yanında bir kez daha kendini ufacık hissediyor. Mutlaka Uludağ yolunda tarihi İnkaya Çınarı’nı atlamayın. Hatta devasa gölgesinde bi çay-kahve molası verin hatta ve hatta meşhur İnkaya meyve tatlısını deneyin. Taze meyveler üzerine bal, kaymak, fındık…Tam bir enerji bombası!

                                            TRİLYE

Eski bir Rum balıkçı köyü olan Trilye bizce Bursa’nın EN güzel sırlarından. İnsana huzur veren, ruhunu okşayan bir tarihi dokusu var. Sokaklarında salına salına dolaşmak, deniz manzaralı yamaçlarından uzaklara bakmak, zeytinyağından yapılmış hediyelik eşya tezgahlarını koklamak en az 2 saatininizi alır. Peşine bir de rakı balıkla cila yaptınız mı değmeyin keyfinize. 🙂Mudanya merkezden Tirilye’ye haftaiçi 15-20 dakikada varılırken, haftasonları 1 saatlik bir trafik ile karşılaşabilirsiniz. Özellikle yazın. Unutmadan, halk arasında Rumca ismi olan Trilye olarak biliniyor ama resmi ismi Zeytinbağı. Gidiyoruz gidiyoruz tabelalarda bir türlü Trilye yazmıyor derseniz sebebi bu. Her 15 dakikada bir Mudanya merkezden minibüslerle kolayca ulaşım sağlayabilirsiniz. Ayrıca Trilye-Bursa Organize Sanayi arası sefer yapan Zeytinbağı Belediyesi Özel Halk Otobüsleri de Mudanya’ya uğruyor. Seferler 6:30-18:30 arası yarım saatte bir akşam ise sefer araları uzuyor.









                                                                                 NİLAY HACIBAYRAMOĞLU

MANİSA'YA YOLUNUZ DÜŞERSE...



Manisa’ya yolunuz düşerse Manisa’da gezilecek yerleri ve tarihi yerleri sizler için derledik.

“Şehzadeler Şehri” olarak bilinen, tertemiz havası, şifalı kaplıcaları, çoğu Osmanlı döneminde kalma tarihi yapıları ve yemyeşil ormanları ile Manisa gürültü ve kalabalıktan uzak, sakin bir gezi isteyenler için en ideal rotalardan. Sizin de yolunuz bu güzel şehre düştüyse Manisa’da gezilecek yerler listemize bakmadan gezi rotanızı oluşturmayın.

1.KURŞUNLU KAPLICALARI 

Bozdağ’ın kuzey eteklerinde, fokurdayıp kaynayan suların duman duman tüttüğü bir dere içinde bulunan Kurşunlu Kaplıcaları adeta bir “ Yalancı Cennet ” görünümü ile insanları büyülüyor. Doğal güzelliklerin kuşattığı bu büyülü vadide ben de kalmak istiyorum diyenler için süper bir yer.

Manisa Kurşunlu’da tatil yapmak istiyorsanız, erken Kurşunlu termal otellerin birinde önceden yerinizi ayırtmanız gerekiyor. Tatiliniz sırasında kaplıcaların tadını çıkarırken, şehrin güzelliklerine şahit olmaya Salihli’den başlayabilirsiniz.



2.SART ANTİK KENTİ

Manisa’nın tarihi yerlerinin bir parçası olan Sart Antik Kenti, sırlarla dolu tarihi eşliğinde arkeolojik kazıları devam etmektedir.
Lidya Krallığının başkenti konumunda olan antik kent, tarihte ilk altın paranın basıldığı yer özelliğini taşımaktadır.
Tarihin kokuları eşliğinde Sart Antik Kenti’ni keşfe çıkabilirsiniz. Bol keyif alacağınız bu gezide tarihin gizli kalmış yerlerinde dolaşarak bilgi sahibi olabilirsiniz.





 3.SPİL DAĞI MİLLİ PARKI

Manisa’nın simgelerinden olan Spil Dağına mutlaka gidin ve Spil Dağını mutlaka gezin. Bilindiği gibi Manisa, Spil Dağının harika manzarası sizi zaten büyüleyecektir. Spil Dağına çıktığınız zaman buradaki yaban atlarını görmeyi de ihmal etmeyin. Burada oluşturulan milli parkı yani Spil Dağı Milli Parkını  bol bol gezin.




4.MANİSA KALESİ

Manisa’nın tarihi kalıntıları arasında yer alan Manisa Kalesi, Spil Dağı’nın eteklerinde bulunur  ve gören herkesin dikkatini çekmeye devam etmektedir.

Manisa tatilinizde kesinlikle bir an bile canınız sıkılmayacak. Doğal güzellikleri ve tarihi alanları gezip görerek hem eğlenecek hem de bilgi dolu bir yolculuk yapacaksınız. Manisa Kalesi, Sandık Tepe üzerinde bulunur.



5.MANİSA MURADİYE CAMİ

3. Murat adına yaptırılan Muradiye Camii’nin, projesi Mimar Sinan’a aittir ve Mimar Mehmet Ağa tarafından tamamlanmıştır.Osmanlı mimarisinin en gösterişli örneklerinden biridir. Kapısı fildişi ve sedef kakmalarla süslüdür. Medrese ve imarethane bölümleri müze haline getirilmiştir. Avludaki kütüphane kısmı ise Mimar Sinan Çocuk Kütüphanesi olarak hizmet vermektedir.




6. MANİSA YENİ HAN 

Manisa’nın merkezinde bulunan Yeni Han’a gidin ve gezin. Zaten alışveriş yapmayı siz kendiniz isteyeceksiniz. Çünkü birçok antika eşya, yöresel elbiseler, taş oymaları, deriden yapılmış ürünler ve daha neler neler. Eliniz asla boş çıkmayacaksınız. Hem kendinize hemde sevdiklerinize ne alacağınız şaşırabilirsiniz.



7.MANİSA MÜZESİ 

Roma ve Bizans döneminin izlerini taşıyan kalıntıları da görebileceğiniz Manisa Müzesi, geniş kapsamlı eserleriyle ziyaretçilerine görsel bir şov sunmaya devam ediyor. Fırsat yakaladığınız an Manisa Müzesi'ni ziyaret edebilirsiniz. 



8.KULA EVLERİ

Kula' da dikkatinizi ilk çeken, Osmanlı İmparatorluğu'nun hakim olduğu her bölgede karşılaşılan, Türk Evi diye tabir edilen ahşap evler oluyor. Osmanlı kent dokusuna sahip ilçedeki tarihi Kula Evleri genellikle iki katlı, ahşap yapıya sahip... Yapıların mimari açıdan bozulmamış tipik örnekler olarak kalması, ilçeye 'anıt kent' özelliği kazandırıyor.Kula evleri, ilçenin aslında kale içi 
yerleşim olduğunun da ipuçlarını veriyor. Demircikapı, Seferkapı gibi belde isimleri, evlerin sıkışık bir yapıda ve bir çekirdek etrafında toplanması  ortada bir kalenin varlığı olmasa da Kula’nın kale içi yerleşim olduğunu doğrular nitelikte. Kula evlerinin diğer bir tipik özelliği de, hepsinde mutlaka bir avlu ve sokağa bakan bir pencere olması.



Manisa maceramızı burada sonlandırıyoruz arkadaşlar. Sizlere tavsiyemiz gezmeden duramayan biz, herkes gezsin, gezmeyi sevmeyen kalmasın istiyoruz. Gezme ve seyahat alışkanlıkları pek tabi farklılıklar gösterir. Kimi lüks seyahati tercih eder, kimi yeter ki uzakta olayım paranın ne önemi var der... Bizce gezmek veya gezebilmek için en büyük engel para değil, ZAMAN dır. Zira şu kısacık ömrümüzde görülecek o kadar çok yer var ki, okul, iş güç arasında ayırabildiğimiz vakitler ne kadar yeter bize...

Biz her bulduğumuz fırsatı iyi değerlendirmeye çalışıyor, geziyor, fotoğraflıyor ve gördüklerimizi, deneyimlerimizi yazıyoruz .
Uzun lafın kısası biz gezmeyi ve paylaşmayı seviyoruz...
O halde gidip, görüp paylaşması bizden, takip edip tavsiyelerimizi okuyup uygulaması da sizden... 

                                                                                 

                                                                                                CENNET AKÇAKAYA


                                                                                              


TÜM ZAMANLARIN GÜZEL ŞEHRİ BURSA

TÜM ZAMANLARIN GÜZEL ŞEHRİ

BURSA

   
Marmara’da yakaladığınız balıkları  Uludağ’da sevdiklerinizle mangal keyfine dönüştürebileceğiniz nadir şehirlerdendir Bursa....



Türkiye gibi dört mevsimin bir arada yaşandığı, doğal ve eşsiz güzellikleri ,tarihin farklı dönemlerine girip çıkabileceğiniz aynı zamanda günümüzle bütünleşmiş mutlaka gezip havasını solumanız gereken yerlerdendir .








    Yazımı iki parçaya bölerek aktaracağım sizlere … İlk olarak doğal güzelliklerden başlayalım. Şehrin en belirgin simgesi Uludağ’dır . Sizlere herkesin yazdığı kayak merkezine nasıl gidilir , ne yenilir , ne içilir yazmaktan ziyade Uludağ’ın daha arka planda kalmış yerleri hakkında bilgi vermek istiyorum . Uludağ merkeze giden teleferik duraklarından Sarıalan tamda tuttuğunuz balıkları pişirmek , sucuk ekmek şöleni yapmak için en uygun alandır . Sucuk ekmek demişken Bursalılar UIudağ’a çıkarken yanlarından ayırmadıkları iki şey vardır bunlardan biri sucuk diğeri ise mangaldır . Bu bir Bursalı geleneğidir . Kayak merkezi ve oteller bölgesinin kalabalığından sıkılmış gezginlerimiz, doğa yürüyüşü sevenlerimiz bu alanı es geçmemelidir . Benim gibi kaymayı beceremeyen ,  daha sakin vakit geçirmek isteyenler için bu doğa harikamıza mutlaka uğramanızı tavsiye ediyorum . Buraya ulaşmak için bir aracınız yoksa endişelenmeyin büyükşehir belediyesinin sağladığı modern teleferiklerle buraya ulaşım oldukça kolaydır . Bu ulaşım sayesinde gördüğünüz manzarayı bir daha hafızanızdan çıkartamayacaksınız. Teleferik fiyat tarifesi ve çalışma günlerine bu linkten ulaşabilirsiniz  : http://www.teleferik.com.tr/



















          Diğer bir doğa harikamız ise , son günlerde Bursalılar tarafından tanıtılmaya çalışılan ülkemizce pek bilinmeyen “Gölyazı” diğer bir ismiyle “Apolyant”dır . Burası tam anlamıyla tarihi ve günümüzü bir arada yaşayan çok tatlı bir köy .Burayı asıl ilginç kılan kuş bakışı görüntüsü , hemen bunu size bir  fotoğraf ile açıklayacağım ;


               Şaşkınlık içerisindesiniz değil mi ? Köy birbirine köprü ile bağlanıyor…


      Burada ne yapılır? Size anlatayım ; şehrin gürültüsünden, yoğunluğundan ve işinizin stresinden yorulduysanız bir sabah yola düşün ve ailenizle, sevdiklerinizle halis bir köy kahvaltısı yapın. kahvaltının ardından köyü gezip tarihi yapıları, eski köy evlerinin nostaljisini hissedin. Avlanmaktan hoşlanıyorsanız Uluabat Gölü’nde bir tekne kiralayıp balık tutabilir veya eğer av mevsiminde iseniz göl üzerinde göçmen kuş avlayabilirsiniz. Bu saydıklarımı yapmak gayet makul fiyatlarla mümkün. Kahvaltı 15-25 TL arası değişirken, bir tekne kiralayıp gölün keyfini sürmek 5-15 TL arasındadır.




      Buradan ayrılmadan önce son ziyaret etmeniz gereken yer ‘Ağlayan  Çınar”dır. Şuanda bunu okurken “Ağlayan Çınar” ‘ne ya !?’ dediğinizi duyar gibiyim  . Ağlayan Çınar köyün girişinde bulunan ve yaşı yaklaşık 725 olan ,gövdesinden suların aktığı, yaşlı olduğu kadar hikayesiyle de ilgi çeken köy sembollerindendir. Güne son verirken çınar altında oturan köyün yaşlı sakinlerinden Türk genci Mehmet ve Rum kızı Eleni’nin ağacı ağlatan hikayesini günbatımının olağanüstü görüntüsünde çayınızı yudumlamanız bütün yorgunluğunuzu alacaktır. 











      Bursa’nın doğal güzelliklerinden bahsedip şelalelerini tanıtmasak onlara ayıp etmiş olurduk. Çok bilinen ve harika yerler olan Suuçtu Şelalesi ve Saitabat Şelalesini konuşalım biraz. Şehirden biraz uzak düşselerde özel araç ve minibüslerle ulaşımın sağlanabileceği yerdedirler. Suuçtu Şelalesi Bursa’nın ilçelerinden olan Mustafa Kemal Paşa’dadır. Fotoğrafla ilgileniyor ve doğa fotoğrafları çekiyorsanız bu eşsiz güzelliğe bir çok kare ayıracağınızdan emin olabilirsiniz. Diğer bir şelalemizde Uludağ’ın eteklerinde bulunan zirveden gelen buz gibi berrak suyuyla Saitabat Şelalesi’dir. Yaz mevsiminde Bursa’nın neminden bir nebze nefes almak isteyenler için burası muazzam bir yer. Çevresindeki alabalık restoranlarında karnınızı doyururken suyun vermiş olduğu dinginlikle ruhunuzu da doyuracaksınız. Burayı sevdiğinizle akşam romantik bir yemek için tercih edebilirsiniz.


                                                        Saitabat Şelalesi










                                                                  Suuçtu Şelalesi








                                                                                                       NİLAY HACIBAYRAMOĞLU