11 Ocak 2017 Çarşamba

CENNET EDİRNE

Herkese merhabalar. Bu yazımda sizlere ülkemizin tarihine ışık tutan, mimarların mimarı Mimar Sinan’ın eserlerinin olduğu , güzel yemekleri, tertemiz havası ve çok daha fazla güzelliği bulunan eskimeyecek şehrimiz Edirne’den bahsedeceğim.





   İstanbul'un fethine kadar 92 yıl boyunca Osmanlı İmparatorluğuna başkentlik etmiş bu şehirde gezilecek görülecek çok yer var ama Edirne deyince akla hemen Mimar Sinan ve şaheseri Selimiye Cami geliyor. Ben de Edirne'yi gezmeye Selimiye'den başlıyorum.Mimar Sinan'ın 90 yaşında yaptığı ve ustalık eserim dediği ve 6 yılda tamamladığı cami neredeyse Edirne'nin her tarafından görünüyor.
Caminin avlusuna 9 ayrı kapıdan girilebiliyorsunuz. 4 minaresi ile heybetle göklere uzanan caminin içi ise ayrı bir huzur veriyor insana. Cami 31.30 metre çapındaki tek bir büyük kubbe üzerine kurulmuş. Kubbeyi ise 8 ayrı fil ayağı sütün taşıyor. Fil ayakları pencereler o kadar güzel yerleştirilmiş ki camiye, insan gezerken Sinan'a ve yaratıcı zekasına bir kez daha hayran kalıyor.




Caminin bir de ters lale hikayesi var. Rivayete göre, caminin inşa edileceği alan önceden bir lale bahçesiymiş. Ancak bahçenin sahibi ters mi ters bir kadınmış ve bahçesini satmak istememiş. Gel zaman git zaman sonunda camiye bir lale motifi konulması şartıyla ikna olmuş satmaya. Bunun üzerine Sinan da Caminin müezzin mahfilinin mermer ayaklarından birinin altına ters bir lale motifi yapmış. Lale burasının önceden bir lale bahçesi olduğunu, ters olması ise sahibinin tersliğini temsil edermiş söylentiye göre.





Selimiye Cami'nden çıkınca külliyenin içinde yer alan Darül-Kurra Medresesini geziyoruz. Medrese bugün Vakıf eserlerinin sergilendiği bir müze konumunda. Burada Çeşitli vakıflardan toplanan çini, maden, ahşap, hat serleri ile el yazma kuran ve saatler sergileniyor.




Müzenin ardından hemen Selimiye'nin karşısındaki Eski Cami'ye geçelim. Burası Edirne'de Osmanlı'dan günümüze ulaşmış en eski yapı olarak biliniyor. Yapımına 1403'te Sultan I.Süleyman döneminde başlanmış, 1414'te Çelebi Sultan Mehmet zamanında bitirilmiş. Yıllar içerisinde yangın ve depremlerle zarar gören cami bir kaç kez onarımdan geçmiş. Caminin beyaz duvarları üzerine hat sanatı ile yazılan yazılar dikkat çekiyor.







Camilerden sonra Kale içine gelelim. Geleneksel Türk Evlerinin hala yaşatıldığı bu bölge, Edirne'nin en eski semti imiş. Edirne'nin fethi sırasında Kale İçi tek yerleşim yeriymiş ve burada Bizans halkı, Cenevizliler ve Yahudiler yaşarmış. 2 katlı bahçe içinde ahşap evler bulunurmuş. Yangınlar ve depremlerle hasar gören bölgede yapılaşmaya izin verilmesi semtin tarihi dokusunu bozmuş.


Kale İçi'nden sonra Edirne'nin İstiklal Caddesi olan Saraçlar Caddesine gelelim. Burası trafiğe kapalı bir cadde, sağlı sollu dükkanlar var bir de sık sık fıskiyeli havuzlar var.




Saraçlar Caddesi'nden Tunca Köprüsü'ne geçelim. Bulgaristan topraklarında doğarak Edirne'den Türkiye sınırlarına giren Tunca Nehri üzerinde yer alan Tunca Köprüsünün mimarı Sultan Ahmet Cami'nin de mimarı Mehmet Ağa imiş.




Edirne'ye gelip de meşhur yaprak ciğerini yemeden dönmek olmaz. Yaprak ciğerlerinin nefis olduğunu söylemeye gerek yok. Yanında kurutulmuş ve kavrulmuş acı biberle servis ediyorlar. Buranın köftesinin de güzel olduğunu duyduğumda sırf tadına bakmak için bir porsiyon da köfte söyledim. O da gerçekten nefis. Bitmedi bir de dondurmalı irmik helvası ve çay. Bu üçü Edirne'de mutlaka tadılmalı bence.







Yazımı burada sonlandırıyorum. Tabi ki cennet Edirne’miz burada bitmiyor.  Devamı haftaya diyeyim , hoşçakalın ..


                                                                              NİLAY HACIBAYRAMOĞLU

6 Ocak 2017 Cuma

DOĞA VE SANATIN BULUŞTUĞU NOKTA; URLA...

Merhaba; bu yazımda sizlerle son yıllarda adından sıkça söz edilen şirin bir belde olan Urla hakkındaki izlenimlerimi aktaracağım. İzmir il merkezine 35 km uzaklıkta yer alan Urla’ya üçkuyular otobüs terminalinden kalkan minibüslerle yarım saat süren bir yolculuk yaparak ulaşabiliyorsunuz. Özel aracınızla gidecekseniz de İzmir-Çeşme otoyolunu kullanabilirsiniz.



Tanju Okan, Necati Cumalı, Neyzen Teyfik gibi birçok ünlü isim Urla'nın harika atmosferine hayran kalarak burada yaşama kararı almıştır. Bu belde doğal güzelliklerinin yanı sıra tarihi değeri açısından da görülmeye değer bir yer. Ege Denizi’nin bilinen en eski limanlarından biri olarak kabul edilen Antik Klazomenai Kenti burada ortaya çıkarılmış.
İskele mahallesinde Karantina Adası üzerinde yer alan Klazomenai Antik kenti zeytin yağı ticaretinde isim yapmıştır. M.Ö 6. yy'a ait olan bu tesis en eski zeytinyağı üretim tesisidir. Bu bölgede bulunan Limantepe Höyüğü’nün M.Ö 4000’lere ait bir merkez olduğu saptanmış. Urla'yı anlatmayı kolaylaştırmak adına, bu şirin beldeyi Urla merkez ve Urla iskele şeklinde iki bölüme ayırarak incelemeye karar verdim.



Urla merkez daha çok yerli halkın yaşadığı, çarşının, kafeteryaların ve son yıllarda oldukça ünlenen Sanat Sokağı’nın bulunduğu yer. Restore edilmiş eski Rum evleri bulunan bu sokakta kurulan tezgahlarda tasarım ürünler, antikalar, el yapımı çeşitli eşyalar, seramik ürünler, kitaplar satışa sunuluyor. Sanat sokağının hemen girişinde Türkiye’nin ilk ve tek ilçe sahnesi unvanını taşıyan  “Devlet Tiyatroları Urla Sahnesi “ bulunmaktadır.
Eski Urla hissedebileceğiniz Malgaca Pazarı’na uğramanızı da öneriyorum.Burası Urla halkının; kasaptan manava, nalburdan demirciye kadar her türlü ihtiyacını karşıladığı bir çarşı…Buraya uğradığınızda özellikle Zeytinyağlılarıyla meşhur bir mekan olan Beğendik Abi’ye uğrayıp harika ege yemeklerinin tadına bakmanızı tavsiye ediyorum. Benim favorim ise enginar dolması.



Gelelim Urla İskele’ye İskele caddesinde daha çok yazlık evler yer alıyor. Hayatının son yıllarını Urla'da geçiren Tanju Okan heykelinin bulunduğu ve sanatçının isminin verildiği park burada bulunuyor. Denizin hemen yanında bulunan balık restoranlarında taze balık ve çeşitli ege otları tüketebilirsiniz.Buradaki en popüler mekan Denizaltı Restoran ayrıca Kaptanoğlu Restoran, Yengeç Restoran iskele bölgesinde tavsiye edebileceğim restoranlar arasında. Yeme içme demişken, Urla’nın meşhur katmerini denemeniz için İskele bölgesinde bulunan Ünal Kardeşler Katmer salonunu ya da merkezde bulunan Lale Katmercisi'ne uğramanızı öneriyorum.



Denize girmek için Urla merkeze en yakın plaj yaklaşık 1,5 km uzunluktaki  mavi plajdır. Devlet demir yolları plajı ve karantina adasında yer alan sağlık bakanlığı plajı mevcuttur. Urla İskele – Çeşmealtı arasında kalan bölge veya Gelinkaya, malgaça. Gülbahçe, Balıklıova’yı da tercih edebilirsiniz. Urla İskele’de denize girmek isterseniz Kum Denizi Plajı’nı tercih edebilirsiniz.
Urla’nın güneybatısında kalan Demircili Köyü ise harika manzarası ve sakinliğiyle çadır kampını sevenler için ideal bir bölgedir. Gülbahçe Köyü yakınlarında bulunan Urla Surf House da su sporlarını sevenlerin merkezi. Burada kite surf, stand up paddleboarding (SUP) ve wake board eğitimleri veriliyor.



İzmir’e yalnızca yarım saatlik mesafede yer alan Urla; denizi, güneşi, tarihi, yemeyi-içmeyi seven herkesin gitmek isteyeceği bir yer…

                                                                                                                 ASLIHAN ŞAHİN


5 Ocak 2017 Perşembe

EGE'NİN ŞİRİN KÖYÜ ŞİRİNCE

 Geçtiğimiz haftalarda arkadaşlarla Ege'nin saklı köylerini keşfetmeye çıktık. Gezinin ilk  durağı Şirince idi. Bu gezide gezdiğimiz yerlerden bazılarına ekstra yer ayırmak istedim bunlardan biri de Şirince.



Öncelikli olarak İzmir’den Şirince’ye nasıl gidilir sorusunun yanıtı için 3 alternatif bulunuyor. İzmir’den 85 km, Selçuk’tan 8 km mesafede olan köye ulaşmak için önce Selçuk’a gitmek gerekiyor. İlçeye İzmir Şehirlerarası Otobüs Terminali’nden (İZOTAŞ) 40 dakikada bir dolmuş kalkıyor. Dolmuş ücreti 9 TL. Basmane Tren Garı’ndan kalkan Denizli treni, Selçuk İstasyonu’ndan geçiyor. Özel araçla ise İzmir-Aydın Otoyolu’ndan ilerleyerek, Selçuk-Efes kavşağından Selçuk’a ulaşmak ilk adım. Selçuk’tan ise Şirince tabelasını takip ederek köye kısa sürede ulaşmak mümkün.





Kuruluşu M.S 5. yy’a kadar giden Şirince oldukça zenginlerin yaşadığı bir  yermiş. İnsanlar buraya gelip kendilerini rahatsız etmesin diye köyün adını Çirkince koymuşlar. Mübadele döneminde köye Rumların yerine 1924 yılında Selanik ve çevresinden gelen Türkler yerleştirilmiş. Köyün adı İzmir Valisi Kazım Dirik’in ziyareti sonrası değişmiş. Vali kendisini köy marşı ile karşılayan öğrencilerden de etkilenip bu köyün adı bundan sonra Şirince olsun demiş.





Neyse gezi yazısı denen keyifli olur ben sizi daha fazla sıkmayayım. Sen tarihi boşver. Şirince'de nereler gezilir, ne yapılır anlat diyenleri duyar gibiyim. Şirince'nin Safranbolu evlerini andıran evleri arasındaki sokaklarında kaybolarak başladım turuma. Tüm sokakları gezmeniz birkaç saatinizi alır ancak.




Şirince'nin en meşhur yerlerinden birisi Aziz Nesin' in oğlu Ali Nesin tarafından kurulmuş olan Nesin Matematik Köyü. Burası köyün içinde yer almıyor. Yaklaşık 1 km uzaklıkta kendi başına bir yer. Burada yaz dönemlerinde çocuklara belli bir ücret karşılığında matematik dersleri veriliyor. Bir nevi yaz kampı gibi çocuklar bu sürede burada konaklıyormuş. 




Şirince iki kilise, Yunan mimari özelliklerine sahip bir ilkokul binası, sayısız çeşme ve manastır bulunuyor. Köyün özellikle girişinde yer alan Şirince Taş Mektep benim dikkatimi çekti. Burası 1996 yılından beri Artemis Restaurant olarak hizmet veriyor. İşletme sahipleri tarihi binayı Şirince Taş Mektep Müzesi’ne çevirerek köye yeni bir ziyaret yer kazandırmış. Bu müze haftanın tüm günleri açık. Ayrıca ziyaret ücreti de alınmıyor. Bunun için restaurantta yemek yemeniz de gerekmiyor.




Yemek demişken Şirince’de nerelerde yemek yenir değinmeden geçmeyelim. Açıkçası biz kahvaltımızı Dimitros Restaurant‘ta yaptık. Burası Şirince Taş Mektep’in tam karşısında yer alıyor. Kahvaltısı güzeldi ama damak çatlatıyordu diyemeyeceğim. Ben Artemis’in manzarasını tercih ederdim. Ayrıca Güllü Konakları‘nın bahçesinde de muhakkak bir kahvaltı yapmanızı öneririm.




Köyde ayrıca kumda kahve muhakkak için. Biz ilk gece Fındık Cafe‘de kumda kahvenin tadına baktık. Kahve burada yanında lokumlar ve mürver şerbeti ile ikram ediliyor. Bu güzel ikramın bedeli 7,5 TL. Ayrıca mürver şerbetini de şişe ile de satıyorlar.




“Sen çiçek olup etrafa gülücükler saçmaya söz ver. Toprak olup seni başının üstünde taşıyan bulunur” demiş Mevlana. Mürver aslında Türkiye’nin birçok yerinde yetişen, yanından geçerken dikkat etmediğimiz bir çiçek. Farkedilip değer verildiği ve mürver şerbetine çevrildiği yer ise Şirince.




Şirince’ye gittiğinizde şarap mahzenlerini ve şarap dükkanlarını gezmeyi unutmayın. Her şarap dükkanında istediğiniz kadar meyveli şarap tadabilirsiniz. İşin en keyifli kısmı bu. Onlarca şarabı bedavaya tadıp oradan tek bir şarap alarak çıkabilirsiniz. Benim tavsiyem Kıvırcık Şarap Evi’ne gidin. Kıvırcık Abimiz’in sıcak şarabından da içmeyi ihmal etmeyin. Şirince’nin en güzel meyveli şarapları kesinlikle burada!




Şirince aslında küçücük bir kasaba ancak güzelliğini korumuş mimarisi nedeniyle bütün sokaklarını dolaşmanızı şiddetle tavsiye ederim. Özellikle fotoğraf çekmeyi seviyorsanız, her sokağında ayrı bir sürpriz sizi bekliyor .




Ara sokaklardan köyün tepesine doğru tırmanın, sokak aralarından çıktığınızda evinin bahçesini restauranta çevirmiş bir teyzeyle tanışacaksınız, harika bir manzarası var bu evin. Teyzenin adını hatırlasam çok daha güzel olacaktı.


Şaraplarımızıda aldıktan sonra Şirince’ye veda ederek gezimizi sonlandırıyoruz. Kısa bir yolculuğun ardından İzmir’e varıyoruz.

Siz de eğer haftasonu kaçamağı arıyorsanız, ya da canınız güzel bir serpme kahvaltı ve şarap çektiyse, mutlaka Şirince’ye  gidin.

Saygılar, Sevgiler.                         
                                                                                                     CENNET AKÇAKAYA

4 Ocak 2017 Çarşamba

FETHİYE GEZİ NOTLARI



Güneye inip deniz kum güneş üçlüsünden sonuna kadar faydalanma hayalleri kurduğumuz günlerden herkese merhaba! Bu sıkıntılı günlerde olur da biraz olsun rahatlamak isterseniz Fethiye yardımımıza koşmaya hazır. Olur da kaçamak yaptınız, yolunuz o taraflara düştü. Buyurunuz karşınızda Fethiye'ye gitmişken yapılması şart 10 madde.

HELP'in kokteyllerinden dene

image

HELP Ölüdeniz'de Belcekız plajına paralel uzanan mekanlardan biri. Ve hatta bence o mekanlardan en iyisi. Brad Pitt'ten Uma Thurman'a her sandalyenin bir Hollywood yıldızının adının yer aldığı kendine özgü mobilyaları ve mimarisi, ilginç kokteylleri, haftanın belirli günleri Bob Marley tadında takılan müzik grubuyla tatilinize renk katacak bir mekan olduğu kesin. Ana yemeklerden şarap sosu ve hardallı patates püresiyle servis edilen bifteğini tavsiye edebilirim.

Camialtı Hacı Bey dondurmacısına uğramadan dönme


image

Bu adamlar hayatımda yediğim en güzel dondurmayı yapıyor desem yalan olmaz. Fethiye'nin içinde salaş, genellikle civarda yaşayanların bildiği mini bir dükkan burası. Dondurmalar gerçek meyveden yapılıyor, dolayısıyla malzemenin lezzeti ve kalitesi ortaya çıkan ürüne de yansıyor. Görüntünün salaşlığına bakmayın, mutlaka deneyin.

Kayaköy'de kahvaltı et

image

Kayaköy, Fethiye'ye 15-20 dakika uzaklıkta terkedilmiş bir Rum Köyü. Mübadele yıllarından kalma evler, hayalet şehir kıvamında hala yerli yerinde duruyor. Bu evleri gezdikten sonra soluklanmak isterseniz, tepedeki köyün eteklerine kurulmuş, çok güzel sac böreği ve kahvaltı yapan Poseidon'a gidebilirsiniz. Duyduğuma göre, bu sene geceleri canlı müzik eşliğinde partiler de organize etmeye başlamışlar burada.

Belcekız Plajı'nda yüz


Ölüdeniz'in kalabalık plajı yerine, Belcekız'ın nispeten daha sakin ve masmavi sularında yüzmenizi tavsiye ederim.
image
Sahil Lokantası'nda akşam yemeği ye

image


Esnaf lokantası yemekleri seviyorsanız, bir akşamınızı muhakkak Fethiye'deki Sahil Lokantası'nda geçirin. Özellikle tuzlama ve işkembe çorbası sevenlere önerilir.


Chakra Beach'te konakla

image



Kabak Koyu'nda yeni bir işletme Chakra Beach. Bungalowda konaklamayı eziyetten çıkartıp lükse dönüştürmüş bir atmosfere sahip. Lüks derken, tatil köyü beklentiniz olmasın tabii. Kabak Koyu'nun salaş ruhuna çok iyi uyum sağlamış ahşap dekorasyonu, yatağınızdan bakarken gökyüzünü seyretmeniz için açılmış tavan penceresi doğayı yeterince kucaklıyor. Yani kendinizi şehirden soyutlama isteği, terapi, arınma, huzur bulma gibi arayışlar içindeyseniz burası doğru adres.



Tarzan Koyu'nda eğlen

image



Fethiye limanından kalkan tekne turlarıyla rahatlıkla ulaşabilirsiniz Tarzan Koyu'na. Fethiye'nin genelinde olduğu gibi, burası da mavi ve yeşili çok güzel harmanlayan bir koy. Ama burayı diğerlerinden ayıran bir özellik, tam denizin üstüne uzanan bir ağaca uzun bir halat bağlanmış olması. Tarzancılık oynamak isteyenler önce taşlara tırmanıp sonra kendilerini bu iple denize atıyor. Ben de biraz korkmakla beraber yapmayı denedim. Tatilde biraz eğlence arayanlara önerebilirim.

Kelebekler Vadisi'nde takıl

image


Fethiye'nin meşhur koylarından biri de bildiğiniz gibi Kelebekler Vadisi. Oraya kadar gitmişken kelebekleri görmeden dönmek olmaz. Vadide bir şelale var, kelebekler de bu alanda oluyor genellikle. Yaz aylarında şelaleye tırmanmak pek anlamlı değil, çünkü o mevsimlerde su azaldığı için pek bir şey göremiyorsunuz. Yalnızca tepeden vadi manzarasını izlemek güzel. Bir de gitmişken, sahildeki mekanlarda mutlaka deniz mahsullü makarna yiyin. Taze tutulmuş kalamarın tadı hiçbir yerde yok!

Likya Yolu'nda kral mezarlarını gör


image

Yol boyunca karşınıza çıkacak bu mezarları gözden kaçırmak imkansız. Kayanın içine oyulmuş tarihi mezarlar, gece ışıklandırılınca daha da tüyler ürpertici oluyor.

Köfteci İmadettin'de köfte ye

image


Son olarak mutlaka ama mutlaka Fethiye'nin meşhur babadan oğula köftecisine uğrayın. Burası da salaş ama efsane mekanlardan biri. Özellikle sokak köftesi tadını sevenler, kızarmış ekmek arasında salatayla servis edilen bu köfteyi sevecektir eminim.


                                                                                                                                  DENİZ TAMA